Zamanın vücudumuzdaki etkilerinden en belirgini ve en can sıkıcı olanı kollajen kaybıdır. Açıkçası herşey kollajenin yani, cilt altı dokusunun kaybedilmesi ve azalması ile başlar. Böylece gevşeklikler daha çok göze çarpar, sarkmalar daha şiddetli ve kırışıklıklar daha belirgin olurlar. Maalesef kök hücre tedavileri dışında tüm bu kollajeni birebir yerine koymamıza imkan yok. Kök hücre tedavilerinde de üretebildiğimiz ve replasmanını sağlayabildiğimiz miktar henüz yeterli düzeylerde değil.
Tam burada bir parantez açıp, GERÇEK kök hücre tedavisinden bahsetmek istiyorum. Estetikte kök hücre olarak nitelendirdiğimiz aslında fibroblast diye adlandırılan hücrelerdir. Bunlar tam anlamıyla, kök hücre olmamakla birlikte vücuttaki hemen hemen her dokunun ama özellikle bağ dokusunun oluşumunda görev alan multipotent sayılabilecek hücrelerdir. Bunları hastadan alınan küçük bir doku parçasından veya damar çeperlerinden üretmek mümkündür, ancak bu işlem uzun süren ve çok özellikli kompleks cihazlar, steril laboratuar ortamları ve kalifiye ekipman gerektiren karmaşık bir prosedürdür.
Hyalüronik asit içeren dolgu maddeleri şu anda dünyada güvenle kullanılan en popüler “filler” materyalleridir. Hyalüronik asit, insan vücudunda bulunan doğal bir polisakkarit polimeridir. Vücutta başta kollajen ve fibrojen olmak üzere tüm bağ dokusunun temel yapıtaşı olarak kabul edebiliriz. Dolayısıyla uyguladığımız bu dolgular aslında insan vücudunda var olan fakat üretim miktarı azalmış olan bir maddeyi içeriyor. Hyalüronik asit dolguları hacim kaybına yönelik kanıtlanmış araçlardır; kontür kusurlarını düzeltirler ve cilt yapısına destek sağlarlar. yapısal olarak da doğal dokuya çok benzediklerinden, kusursuz bir uyum ve çok iyi doku entegrasyonu sağlarlar.
Kliniğimde dolgu maddesi olarak, vücudumuz bağ dokusunun temel maddelerinden olan Hyalüronik Asit kullanılıyorum. Hyalüronik asit içeren 3 farklı markanın farklı ürünlerini kullanım bölgelerine göre tercih ediyorum. Kullanılan dolgu materyalinin dünya sağlık örgütlerince onaylanmış olması, alerjik reaksiyon geliştirme riskinin olmaması ve ömür boyu kalıcılık gibi bir özelliğinin olmaması gerekir. Kalıcı dolgu maddeleri, yüksek komplikasyon oranları nedeniyle tercih edilmemelidir. Yeni teknolojiler sayesinde artık dolgu maddelerinin kıvamları ve doku entegrasyonları geniş bir yelpazede değişiklik göstermektedir. Bu ürünlerin her biri çapraz bağ sayısı, molekül ağırlığı ve yapışkanlık özellikleri bakımından farklı özelliklere sahiptir.
Açıkcası yine de ben çoğu zaman farklı ürünleri doku içerisinde karıştırarak kullanmayı tercih ediyorum. Benim tecrübelerime göre bazı ara kıvamlar henüz geliştirilemedi.
Çoğu zaman bir estetik burun operasyonu kararı vermek oldukça güçtür, yaş, maddi durum veya zaman gibi çekincelerle insanlar burun ameliyatından kaçınırlar. İşte bu ve bunun gibi onlarca nedenden dolayı dolgu maddeleri ve botox ile burun şekillendirme son yıllarda oldukça sık yaptığımız bir işlem.
Dolgu ile burun şekillendirme ve botox ile burun ucu kaldırma işlemine LİKİT RHİNOPLASTİ adı veriliyor.
Burundaki orantıların milimetrik değişimler gösterdiği düşünülürse küçük dolgu dokunuşları ile burun ucunda, gövdesinde veya burun kökünde şekillendirmeler yapmak elimizde
Burada en önemli parametre nereye hangi dolguyu ne kadar yapmanız gerektiğini bilmeniz
Botox ve dolgu ile burun şekillendirme; burundaki anatomik oranları, ölçüleri ideal boyutlara taşımak, operasyon sonrası nasıl bir burun şeklinin ortaya çıkabileceğini değerlendirmek ve belki de hayatınızın sonuna kadar ameliyat olmadan sevdiğiniz bir buruna sahip olmak için yaklaşık 10 dakikalık bir uygulama Uygulama için önce detaylı bir muayene yapılması gerekiyor, küçük işaretlemeler ve ölçümler sonrası deri kalitesine, kıkırdak ve kemik yapısına uygun dolgu maddelerini kullanarak işlemi gerçekleştiriyoruz.
Elle yaptığımız küçük şekillendirmeler sonrasında özellikle burun ucunu biraz kaldırmak ve konuşurken veya gülerken oluşan burun ucu hareketlerini azaltmak hatta yok etmek için botox kullanıyoruz. Yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra bir kontrol seansımız oluyor, gerek olursa küçük takviyeler yapıyoruz. Kalıcılık kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 12-16 ay arasında. İşlem sonrası yaklaşık 1 ay kadar gözlük kullanılmasını veya dolgunun yer değiştirmesine sebep olabilecek travmalardan kaçınılmasını özellikle istiyoruz.
Öncelikle bilmeniz gereken, dudaklar vücudun gün içinde en fazla kullanılan organlarıdır dolayısıyla bu bölgedeki kasların farklı güçlerine bağlı olabilen asimetriler çok doğaldır. Gerek bu asimetrilerin düzeltilmesi gerekse kalınlaştırma, yeniden şekillendirme, dudak hattının belirginleştirilmesi gibi işlemler dolgu uygulamaları ile kolaylıkla yapılabilir. Aslında dudak şekillendirme dolgu ve botox kullanılarak kolaylıkla yapılabilen bir işlem. Ancak doğal, kendi dudak yapısına uygun ve 1 km uzaklıktan belli olmayacak bir görüntü oluşturmak için tüm anatomik yapılara, kaslara, damarsal yapılara hakim olmak gerekir. Aksi takdirde herkesin dudakları birbirine benzeyecektir. Doğallık ön planda olacağından ilk uygulamadan 1 hafta 10 gün sonra bir kontrol seansı yapılması uygun olur. Böylece hem tek bir seansta verilecek dolgu miktarını azaltmak ödem ve kanama risklerini ortadan kaldırmak mümkün olur hem de kontrollü uygulamalarla doğal bir sonuç elde edilebilir. Ben genelde hastaların ağız yapılarına uygun, mimikleri ile uyumlu dudaklar oluşturulması gerektiğini savunuyorum.
Uygulama öncesi bir muayene ile hastaların istekleri, ağız çevresi yapıların oranları ve gülüş, konuşma dinamikleri göz önüne alınarak optimal bir şekillendirme yapmaya çalışıyorum. Eğer dudak şekillendirmeye karar verilirse yaklaşık 10-15dakikalık bir işlemdir bu.
Kalıcılık hastadan hastaya fark etmek ile birlikte, çok hareket eden bir bölge olduğu da göz önüne alınarak yaklaşık 6-10 ay arasında değişiyor.
Gözlerimizin altındaki torbalanmalar, çöküklükler veya kahverengi mor renk değişiklikleri yorgunluğa, uykusuzluğa, stresse bağlı oluşabileceği gibi çoğu zaman da bunlarla hiç ilgisi olmayan genetik veya anatomik yatkınlıklar dolayısıyla da ortaya çıkabilir. Işık dolgusu, alt gözkapağının hemen altında oluşan oluğun ve buna bağlı renk değişikliğinin giderilmesi için kullanılan su ile jel arası çok özel kıvama sahip bir hyaluronik asit dolgudur. Işık dolgusu denmesinin sebebi hyaluronik asit moleküllerine çapraz olarak bağlanmış aminoasitlerin zaman içerisinde etkileşime geçerek o bölgedeki koyuluğa bir parlaklık vermesi, kahverengi mor görünümü yok etmesi nedeniyledir. Alt gözkapağının çok ince bir deriye sahip olması dolayısıyla işlem sonrası bir miktar ödem oluşabilir, geçecektir.
Ben gözaltı ışık dolgusunu hep mümkün olduğunca az yapmayı seviyorum ve mutlaka özel olarak Amerika Birleşik devletlerinden getirdiğim bir tonik ile masaj yapılmasını öneriyorum. Yoksa buradaki güçsüz ve tembel göz çevresi kası sebebiyle dolgunun dokuya entegrasyonu zor oluyor.
Tabii yine işlemden önce bir muayene yapılması gerekiyor, miktar ve dolgu uygulanacak anatomik noktalar ancak böyle kararlaştırılabiliyor. Eğer gözaltı ışık dolgusu ile sonuç alınabileceğine karar verilirse yaklaşık 10-15dakikalık bir işlemdir bu. Yaklaşık 1hafta 10gün sonra bir kontrol seansı ile gerekirse küçük bir takviye yapabiliyoruz. Kalıcılık hastadan hastaya değişmekle birlikte yaklaşık 6 ila 8ay arasında olabiliyor.
Dolgu maddelerindeki teknolojik gelişmeler sonrasında yüzün her bölgesine farklı bir kıvama ve metabolik yapıya sahip dolgular uygulamaya başladık. Yani dudağa kullanılan dolgu maddesi ile elmacık kemikleri üzerine kullanılan dolgu arasında çok büyük farklar var. Bu farklılıklar su tutma oranlarını, emilim hızlarını, uygulama derinliklerini ve bunlar gibi birçok parametreyi değiştiriyor.
Çene ucunu biraz belirgin hale getirmek veya artık yavaş yavaş dörtgenleşmeye başlamış alt yüzümüzü yeniden ovalleştirmek bu bölgeye uygulanacak dolgular ile çok kolay.
Burun kenarlarından ağız köşelerine inen ve zamanla derinleşen nasolabial çizgileri ve ağız köşelerinden aşağılara bükülen Marionette kırışıklıklarını da yine dolgu ile belirsizleştirebiliriz, böylece alt yüz ve ağız çevresinde yılların ve yerçekiminin oluşturduğu etkileri giderebiliriz.
Elmacık kemikleri ve/veya biraz gerisindeki zygomatik kemik üzerine uygulanacak biraz daha kıvamlı ve derin bir dolgu ile yüzde genç ve diri görünümün en önemli unsurlarından biri olan ters üçgen görüntüsünü elde edebiliriz.
Sonuç olarak o kadar küçük ve doğal müdahaleler ile o kadar büyük ve pozitif değişiklikler yapılabiliyor ki dolgu uygulamaları sayesinde her seferinde ben bile şaşırıyor ve bir kez daha hayran oluyorum.