Zaman içerisinde hareket ve çoğalma kaybına uğrayan, pasifize olan hücrelerin, yeterince canlı kalamayan dokuların yeniden genç, sağlıklı ve diri, parlak görünebilmesi için uygulanan kök hücre tedavisi son yıllarda dermokozmetik cerrahi alanındaki en büyük ilerlemelerden biridir. Bulunduğu dokudaki tüm hücrelere dönüşebilme özelliğine sahip, sürekli kendini yenileyen ve kaynak olabilen hücreler, “kök hücre” olarak anılırlar. Kök hücreler sürekli çoğalabilme ve köken verebilme özelliklerinden ve bulundukları ortamda büyüyebilme yeteneklerinden dolayı vücudun yenilenmesi ve gelişmesi açısından son derece önemli bir role sahiptirler.
Kök hücre elde etmenin birkaç yöntemi olmasına rağmen en bilinen ve kolay yöntem yağ dokusundaki damar çeperi kök hücrelerinin ayrıştırılması ve kullanılmasıdır. Ancak bilinmesi gereken bu şekilde elde edilen kök hücre sayısı konvansiyonel yönteme göre çok daha azdır.
Cilt altı yağ dokusu hiçbir işleme sokulmadan kullanıldığında son derece kısa süreli bir etki sağlar. Yetersiz ve uygun olmayan şartlarda yapılan uygulama, sadece bir yağ dokusu enjeksiyonu şeklindedir ve dolayısıyla kalıcılığı veya dokuda oluşturacağı gençleştirme etkisi de neredeyse yok denecek kadar az hissedilmektedir.
Çok özel bir laboratuvar ortamı ve ekipman gerektiren konvansiyonel kök hücre elde edilmesi işlemi ne yazık ki ülkemizde çok kolay ve her yerde bulunabilen bir uygulama değildir..
Elde edilen bu son derece aktif kök hücreler yardımıyla yüzdeki kırışıklıklar ve gevşemeler, boyun, dekolte, göğüs ve karın cildindeki sarkmalar, ellerdeki yaşlılık belirtileri, hatta saçlı derideki hücreler gibi zamana yenik düşen yapılarda genç bir görünüm sağlanabilir.
Kök hücre uygulamaları steril ortamda ve lokal anestezi ile gerçekleştirilir. Gerek görülen durumlarda bu uygulamalar belirli dalga boyu ve frekanstaki lazerler ve radyo frekans cihazları ile destek olunur.